İnci Eviner’in Yolculuğu

“İçinde Kim Var?” adlı ilk İnci Eviner retrospektifi sanatçının 70’li yılların sonundan günümüze değin ürettiği işlerin kronolojik değil dönemsel ve düzensiz, hatta ‘seyreltilmiş kaotik’ diyebileceğimiz bir sergileme biçimiyle bir araya getirildiği bir bütünden oluşuyor. “Bu sergide seyirciye de çok görev düşüyor” diyen sanatçının sanat hayatı boyunca aradığı anlatım biçiminin forma dönüş sürecini, seyirci de yer yer tedirgin, arayış içinde ve bilinmeyene doğru giden yolu takip ederek deneyimleme şansını buluyor.

Desen İnci Eviner’in kendisi için bir düşünme biçimi olduğunu söylediği, işlerinin belkemiğini oluşturan bir nokta. Desene ek olarak, dönemsel olarak değişen, mürekkep, füzen, akrilik gibi malzemeler ile ebru, kolaj, serigrafi gibi teknikler ve nihayetinde fotoğraf, video ve mural gibi pek çok form deniyor Eviner; anlatmak istiyor, görünmeyeni sanatıyla görünür kılmak istiyor, kadınları, günlük politikayı, varoluşu, benliği sorguluyor ve sorgulamamızı istiyor.

Yapıtlarındaki hayvan imgesi sadece insan ile oluşturduğu zıtlıkla ya da bir başka paradigmayla ilgili olmasa gerek; hayvanlar Eviner’in işlerinde yapıtın özüne götüren bir araçtan çok özün kendisidir. Bir et parçasından başka bir şey değilmişiz gibi, ölü balıklara, organ parçalarına bakarız; çünkü insan düşünebilen hayvandır. İnci Eviner de bize adeta bunu hatırlatıyor ve hayvanlar ve insanlar arasındaki çizgiyi de uygarlık kavramına kadar götürüyor.

Eviner’in işlerinde de ilk önce imgeyi görürüz; imge sanatçının gözünden olduğu gibi bize yansır ve bu tıpkı gözlerimizi kapattığımızda gördüklerimize benzer, tezatlardan ziyade oksimoronlar olarak tanımlamak daha doğru olur bunu; imgeler özgürdür yansıtıldığı biçimde ve bilinçaltından çıkıp biçime dönüşene dek neredeyse hiç müdahaleye uğramamışlardır. Ve bu oksimoronlar biçime dönüştükten sonra da kendi içinde kendi estetiğini oluşturur. Evden Kaçan Kızlar adlı video yerleştirmesinde etkili bir ses tasarımı ile birlikte bunu berrak bir şekilde gözlemliyoruz. Bilinçaltından kamera aracılığıyla perdeye yansıyan görüntüler absürd ile teatrallik arasında izleyiciye ulaşıyor.

Sergideki bir başka detay Eviner’in serginin bazı kısımlarına düştüğü notlar; sanatçının yarattığı sanat dilinde kullandığı çeşitli formlar kadar sözcüklerin etkileşiminin oluşturduğu bütün de önemli; fonetiksel ya da anlamsal. Dolayısıyla Eviner’in güçlü yazı dilinin de yazıda sıklıkla bahsedilen ifade arayışının bir parçası haline geldiğini görüyoruz.

Eviner sıklıkla kadın algısını da sorguluyor; Gövde Coğrafyası’nda imgeyi göze çarparak yaptığı şeyi Bebek Kadın’da çok daha nesnel anlatmayı tercih ediyor; yıllar içinde perspektifin de anlatım biçimiyle birlikte değişmesi de öne çıkıyor. Eviner belki de bu konuda en çok söyleyecek sözü olan kişilerden, özellikle 80 sonrasından günümüze kadın olmayı, sanatın içinde bir kadın olmayı bize en iyi anlatan sanatçılardan.
Sanatçının önemli işlerinden, oryantalist söylemlerin popüler başlıklarından Harem ise, olması gerektiği biçimde mekanın merkez noktasında konumlandırılmış, haremin kadınlarına özgürlüklerini geri veren bu video yerleştirmesini bu retrospektif vasıtasıyla bir kez daha izleme şansı yakalıyoruz.

İstanbul Modern’deki İnci Eviner retrospektifi, yaklaşık otuz yıldan fazla bir zaman dilimine sanatsal anlamda tanıklık etmek için iyi bir fırsat.