Başka ihtimaller: Doğu Almanya ve SSCB

Bazı şeylerin zaten bozuk olduğuna inandığımızda başka bir ihtimali düşünmek bize iyi geliyor.

  1. Bilgi ve İktidar

Donnersmarck’ın Das Leben der Anderen (Başkalarının Hayatı, 2007) adlı filmi bize, yapıya en çok zarar verecek unsurların yapının içerisinden olduğunu söyler. “İçeride” olan birinden şüphelenmek, içeride bir “hain”in olması ihtimali oldukça yaralayıcı olur. Ama eninde sonunda yapı, haine cezasını vererek kendi gücünü olumlar.[1]

Doğu Almanya devleti, “her şeyi bilme” yolunda emin adımlarla ilerliyordur. İnsanları sorgulamak ve izlemekle görevli bir memur olan Wiesler de, Brecht okuyana dek bu görevi layıkıyla yerine getirir. İfade özgürlüğünün tamamen yok olduğu bu ülkede, “kara propaganda” yapanları desteklediği için görevden alınır. Hain konumuna düşen Wiesler bir gün, yaptığı iyiliğin karşılığını da görecektir.

Arkadaşı Albert Jerska’nın intiharı üzerine bir yazı yazan Dreyman, bir oyun yazarıdır. Düşünce özgürlüğünün sınırlılığı kapısına kadar dayanınca bu durumla savaşmaya karar verir. Yazdığı yazı iyice şüpheleri üstüne çeker. Peki, Dreyman bir yazar olarak topluma karşı görevini yerine getirmekte gecikmemiş midir? Yazamayacak duruma gelene kadar beklemiştir Dreyman.

Wiesler’i yumuşatan şey sadece Brecht şiirleri değil, “başkalarının hayatı”na dokunmaktır aslında. Dreyman’ın entelektüel birikiminden de onun yaşam tarzından da etkilenmiştir. Bir izleyici olarak da olsa, birini sevmenin tadına bakmıştır uzaktan uzağa. Jerska’nın Dreyman’a olan hediyesinin asıl hak edeni Wiesler’dir: İyi Bir İnsan İçin Sonat. Belki de asıl görevi Dreyman değil, Wiesler üstlenmiştir.

  1. Doğu’ya seyahat

Marquez, Doğu Avrupa’da Yolculuk’ta[2] 1950’lerde yaptığı seyahatleri kaleme almış. Onun gözünde Doğu Avrupa eşitlik açısından çok etkileyici olsa da lüks bakımından biraz zayıf kalıyor. Yazar bu yorumu yaparken elbette her şeyi Batı merkezli değerlendiriyor. Zira Batı Almanya’yı anlatırken zihnimizde çizdiği yapay şehirler imgesi, yerini Doğu Almanya’yı anlatırken çizdiği sefalet içinde yaşayan toplum imgesine bırakıyor.

Batı Berlin ise bize hiç yabancı gelmiyor: Her şeyin fazlasıyla yeni olduğu Amerikan icadı bir laboratuar. Her şey, Marquez’in tabiriyle, “insani ölçü”lerde. Böylesi bir aktarımın kapitalist propagandadan başka bir şey olmadığını görmek elbette zor değil.

Demir Perde’den geçerken lüks yollara dikkatimiz çekiliyor. Hitler, savaş araçları rahatlıkla geçebilsin diye yaptırmış. Okurken oldukça tanıdık gelen bu yollar, ülkenin işgalini de kolaylaştırmış. Hitler’in bir diğer eseri ise o dönemin metrolarının nem kokmasıymış: Hitler, metroda saklanan halk savaşmak için dışarı çıksın diye metroları su altında bırakmış.

Marquez ve arkadaşlarının gözünde, tedirginlik içinde olan Doğu Almanya halkının yaşamında bizde olan bazı şeyler eksik. Örneğin, eğlence mekânları bile devlet kontrolünde. Bu yüzden de sıkıcı ve tekdüze bir şehir. Bir istisnayı saymazsa: kitaplar.

9789750732928_front_cover

Kitap okumak, insanların eğlence hayatlarının yerini almış, günlük hayatın olmazsa olmazı haline gelmiş Doğu Almanya’da. Kitapların inanılmaz derecede ucuz olması, gündelik yaşamda boş zamanın bolluğu ve okuma salonlarının yaygınlığı Doğu Almanyalıları bizlerden daha şanslı kılıyor.

Marquez ve arkadaşları batıdan doğuya doğru seyahatlerini sürdürdükçe şehirleri yakından gözlemleme imkanı buluyorlar. Onlara göre Prag hariç birçok şehrin insanı mutsuz. Özel hayatın kamusal hayattan keskin sınırlarla ayrılmadığı sosyalist ülkelerde insanların ruh halini anlamak için genel çerçeveye bakmak da yeterli gibi duruyor. Her ne kadar Marquez’in arkadaşı ayrıntılara odaklanıp, sistemlerin kusurlarını aramaya girişse de.

Varşova’da insanlar daha fazla sefalet içerisinde yazara göre: “Herkese aynı hakları veren sosyalizm, olasılıkları genişletmekten başka bir şey yapmamıştı.”[3] Bu yargının sebeplerinden biri, proletarya iktidarda olsa bile eski aristokrat sınıfın yüksek binalarda oturmaya devam etmesi olsa gerek. Varşova’da sınıflar yerli yerinde, demek istiyor belki de; ama bunu sosyalizm için genellemesi yorumunu zedeliyor.

Varşova zıtlıklarla (!) dolu: Bir komünist aynı zamanda bir Hıristiyan olabiliyor, üniversitede öğrenciler çok okuyor ve hükümeti topa tutabiliyor.

SSCB’nin sunduğu olanaklardan biri de Coca-Cola’sızlık: “Burası tek bir Coca-Cola ilanının bulunmadığı 22.400.000 kilometrekarelik bir ülke.” [4] Heyecanlanmamak elde değil.

Trenlerde yaşamak, tarlaları ayıran çitlerin olmaması ilk göze çarpanlardan. Tasvirleri okurken kendinizi kimi zaman Tarkovski filmlerinde, kimi zaman Dostoyevski romanlarında bulabiliyorsunuz. Rusya garip şekilde melankoli kokuyor; ama dipdiri. Abartılı bir mimari, gösterişsiz yaşamın içinden yükselebiliyor. Marquez’in dediği gibi, “boyut duygusunun hepten değiştirilmesi gereken farklı bir dünya.”[5]

Rus insanını ABD karşısında aşağılık kompleksine sahip, bürokrasiden dert yanan insanlar olarak tanıtmaya çalışan Marquez, insanların dostluğa, hediyeleşmeye ve yan masanın hesabını ödemeye ne kadar hevesli olduklarını da anlatıyor. Ön yargılarını bir türlü aşamayan yazar, insanların gizli bir emirle memnunmuş gibi davrandıklarını söylemekten kaçınmıyor. Gizli bir iktidar konusunda tamamen haksız sayılmaz. Bu ülkede de kitap çok okunuyor; ama melankolik ruh hali nedeniyle hiç Kafka yok. Bu yasak, kendi edebiyatını hiç tanımamışçasına devam etmiş gibi.

*

Doğu Avrupa’da Yolculuk, bizi geçmişte yabancı olduğumuz bir ihtimale götürüyor, tıpkı Başkalarının Hayatı filminin yaptığı gibi. İkisi de aynı rejimin farklı kesitlerini ele alıyor, ikisi de bizi gündelik yaşama götürüyor. Hiç bilmediğimiz, yabancı olduğumuz bir ihtimali deneyimlemediğimiz için şanssızız belki de. Bazı şeylerin zaten bozuk olduğuna inandığımızda başka bir ihtimali düşünmek bize iyi geliyor.

[1]Michel Foucault, Güvenlik, Toprak, Nüfus: Collège de France Dersleri (1977-1978), çev. Ferhat Taylan, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi. Kitaptan yapılan alıntıya şuradan ulaşabilirsiniz: http://www.e-skop.com/skopbulten/darbe-devlet-aklinin-olumlanmasidir/3015

[2] G. G. Marquez, Doğu Avrupa’da Yolculuk, Çev. İnci Kut, İstanbul: Can.

[3] A.g.e., s.71.

[4] A.g.e., s. 90.

[5] A.g.e., s. 90.