
Latife Tekin ve Yazının Halleri
Ahmet Ergenç’ten “Latife Tekin edebiyatında yazı ne hallere bürünür, nasıl bir yaşamsal ve politik aygıttır?” sorusu üzerine düşünen bir liste.
Ahmet Ergenç’ten “Latife Tekin edebiyatında yazı ne hallere bürünür, nasıl bir yaşamsal ve politik aygıttır?” sorusu üzerine düşünen bir liste.
Mevcut toplumsal kriz ve felaketler içerisinde edebiyat, yazı nerede durur? ‘Anlatılamaz derecede’ feci olan şeyleri edebiyat nasıl anlatır? Anlatırsa, hangi yolları izler?
Bu sergide, Eşref Yıldırım’ın önceki sergilerinde o kadar da belirgin olmayan bir ütopik ihtimal ya da kurtuluş ihtimali daha var. Bu ihtimal de “yenilgi günlüğü”nü bir “kutsal yenilgi”ye dönüştürüyor.
Elif Yıldız’la 14 Kasım-14 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen Sert Zeminde İdman adlı sergisini ve bu serginin işaret ettiği estetik ve politik ihtimalleri konuştuk.
Allen Ginsberg’ü diğer beatniklerden ayıran en önemli şey herhalde Amerikan ideolojisini radikal bir biçimde reddetmesi ve zıt kutba, komünizme her zaman yakın durmasıdır… Beat kuşağı yazarları içinde Küba’ya ve Çin’e giden, Amerika’nın baş düşmanlarını ziyaret ve tecrübe eden tek kişi de oydu.
KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden Gökhan Yavuz Demir’le PAZ macerasını ve KHK’larla yönetilen halimizi konuştuk. PAZ’ın ‘yayınlanamayan’ dördüncü sayısını da Post. olarak yayınlıyoruz.
Post’un yeni dosyası ‘hayır’ yayında: “Bu referandumla teklif edilen ‘anayasa’nın daimi bir OHAL anayasası olduğunu söyleyenler haklı: biz bir OHAL ülkesinde yaşamak istemiyoruz.”
Güneş Terkol’un işlerinde hafiflik ve ağırlık, rüzgâr ve yerçekimi bir arada işliyor, denebilir. Bir yandan uçuşan tüllerle yaratılan hafif bir his, bir yandan da o tüllerin uçuşmasını durduran ‘ağır içerik’ Terkol’un işlerine benzersiz ve adlandırılması zor bir gerilim kazandırıyor.
Bu okuyacağınız Post’un ilk dosyası ve dosyalara bir ‘giriş’ yazısı yazmak adettendir, o adeti yerine getirelim. Önce ‘dosya’ denilen şeyin kendisine dair bir heyecandan bahsedelim: Post olarak bu ‘dosyacılık’ işi sürekli ertelediğimiz bir şeydi ama bir yandan da yoğunlaşmak ve yoğun metinler üretmek için çok iyi bir vesile olduğunu biliyorduk. Ve bütün ertelemelerden sonra nihayet […]
Jesse Gagliardi’nin ‘Boş Mesken II: Aile Portreleri’ adlı solo sergisi sanatın ‘radikal’ bir siyasi ve kültürel işleve sahip olduğu 60’lı yılların Stüasyonistleriyle aynı ruhu paylaşıyor ve her şeyin fena halde ‘sermaye’ye bağımlı olduğu bu devirde bir nefes alma alanı yaratıyor.